TÜİK Kasım 2017 verilerine göre Türkiye’deki kadın istihdam oranı %29.3 iken erkeklerde %65.8’dir. Bu kadınlar arasında okuma yazma bilmeyenler en az çalışan yüzdesine girerken, en çok ilkokul mezunlarının istihdam edildiği görülmektedir. Maalesef ki yükseköğretim mezunu kadın istihdamında Türkiye en düşük orana sahip.
Kadınları iş yaşamında daha iyi yerlere taşımak için kurulan Catalyst Araştırma Serisi verilerine göre global olarak kadınların %40’ı işgücü piyasasında yerini alırken, bu rakamlar Kanada’da %47.3, Hindistan’da %21.8, Japonya’da %43.7, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise %46.0 şeklindedir. Raporlara göre kadınlar çocuk bakımı, ev işleri konusunda erkeklerden daha çok zaman harcamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere kadınlar iş hayatında erkeklerle eşit şartlarda değildir. Aynı pozisyonda çalışsalar dahi erkeklerin aldığı maaş kadınlara oranla daha fazla. Kadınların anne rolüne sahip olması da yaşadıkları bazı eşitsizliklerin sebeplerinden. Maalesef ülkemizde olduğu gibi Dünya genelinde kadınlar evlenmeyi düşünüyorlarsa veya hamilelerse bu, işe alınmama sebebi. Çünkü çocuk bakımı ve ev işleri genel olarak kadınlara atfedilmektedir. Bu da kadının iş-özel yaşam dengesini kurmasını zor hale getireceği düşünülerek, iş hayatında bir dezavantaj olarak görülür. Kadının istihdamı ya da verilen rollerde bu düşüncenin etkisi vardır.
Mobbing de çalışan kadınların karşılaştığı temel zorluklardan biri. Kadınlar maalesef iş yerlerinde giyimleriyle, dış görünüşleriyle ilgili sözel ve cinsel hakaretlerle karşılaşmaktadırlar. Bazı işlerin ise kadınların değil, erkeklerin göre olduğuna dair halk arasında bir inanış hakim. ‘’Bu kadın işidir’’. ‘’Bu erkek işidir.’’ Cümlelerini çocukluğumuzdan beri sıkça duymuşuzdur. Oynadığımız oyuncaklar bile kız-erkek çocuk diye ayrılmadı mı? Erkeklere polis arabası verilirken, kızların bebeklerle ‘evcilik’ oynaması hala oldukça alışageldik bir durum.
Peki, ‘’Kadınlar duygusaldır.’’ İnancına ne demeli? Erkeklerde duygunun olmadığını veya daha az olduğunu varsayan bu düşünceye göre, kadınlar yöneticilik yeteneklerini sahip değildir. Sinirli bir gün geçirdiğinde kadınların ayda bir yaşadığı bu ‘’özel günlerine’’ verilir. Peki kadınlar, cinsiyetlerinden ötürü hem iş hem özel yaşamlarındaki bu zorluklar baş etmeyi kolaylaştırmak için neler yapabilir?
- İş hayatında olduğu gibi ev yaşamındaki işlerini de planlamalısın. Böylece sürekli yapman gereken işlerin olduğunu düşünüp, yaşadığın anın tadını kaçırmazsın. İş yükünü planlayarak, ev içinde görev dağılımı yapabilirsin.
- İşler hiç bitmeyecek o yüzden sana gelen iyi gelen şeyleri yapmak için beklememelisin, işlere ara verip yapmalısın.
- Hayır demelisin. Yakın dostların ve ailenden gelen talepleri yerine getirecek halde değilsen, bunları nazikçe geri çevirebilirsin.
- Sıkıntılarını güvendiğin, sevdiğin insanlarla paylaşmalısın. Zor zamanlarımızda daha alıngan ve beklentili oluruz. Ancak insanların bizim ihtiyaçlarımızı fark etmesi zordur. Bu nedenle destek isteğinizi dile getirin. Bunun oldukça işlevsel olduğunu göreceksin.
- İş dışında tüm zamanını eşinle geçirmek zorunda değilsin. Kendi ailene, dostlarına ya da sadece kendine ayırdığın zamanlar psikolojik detox gibidir. Tazelenmek için bunu yapmalısın.
- İşten ve evden kalan tüm zamanları çocuğunla planlamak yönündeki inancını esnetebilirsin. Çocuğun olmadan yapacağın etkinlikler, senin daha verimli bir ebeveyn olmana yardımcı olacaktır, bunu unutmamalısın.
- İyi uyku, sağlıklı gıda ve egzersiz iyi hissetmenin ayrılmaz parçasıdır. Bunu sıkı diyetler veya spor salonlarında haftanın her günü yapılan antrenmanlar gibi düşünmemelisin. Haftada bir gün yapacağın uzun bir yürüyüş, sağlıksız bir gıdadan vazgeçmek de kendin için yapacağın büyük bir iyilik olacaktır.
- Kendini şımartacak etkinlikleri bulup onları planlamalısın. Çünkü boş bir zaman beklersen bu zaman hiç olmayacaktır!